1976 yılı. Her gün Türk sanatının gelişimin bir aşamasını öğrenip izlerken, çadırın Türk kültüründe ne kadar büyük bir rol oynamış olduğunu, çadır kültürünün Osmanlı döneminde bile yaşamaya devam ettiğini öğreniyordum. Ama ne yazık ki, bu konuda hiçbir ciddi araştırmaya da rastlamamıştım.
Kendimi yetiştirme gayreti içinde çalışıp durduğum bu yılarda Askeri Müze depolarındaki çadırları görüp incelemek için bir dilekçe yazıp izin istedim. İznin geleceğinden hiç de ümitli değildim. Ama izin geldi! Müzede çadırlar açıldığı zaman gidip görebilecektim! Dilekçemi şöyle bir cümle ile bitirmiştim: "Genç bir öğretim üyesi olarak öğrencilerime birşeyler öğretebilmem için önce benim öğrenmem gerekmez mi? Kendi ülkemdeki çadırları göremezsem, bunları görüp öğrenmek için Macaristan'a, Polonya'ya veya Almanya'ya mı gitmem gerekecek?"